Haber

Gökhan Günaydın: “Bu devlet krizinin bir an önce çözülmesi gerekiyor. Burada mağdur Can Atalay’dan ziyade Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.

CHP Kümelenme Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de yaptığı konuşmada, “Normlar hiyerarşisinde en üst mahkeme Anayasa Mahkemesi’dir. Anayasa Mahkemesi kararlarını hukukçular, akademisyenler tartışabilir. Ancak bunların bağlayıcılığı konusunda hiçbir tereddüt olamaz.” ‘Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcı değildir’ denilerek lehte veya aleyhte söz verilmesi, kararları veren hakimlerin ayrıştırılması ve bazılarının suç duyurusunda bulunularak görevden alınmasına, hatta tutuklanmasına yol açabilecek faaliyetlerin önünün açılması, hatırlatıyor 17-25 Aralık’tan sonra yaşananları ve 15 Temmuz’dan sonra yaşananları bize aktarın. Misilleme hukukunda kimsenin ulaşamayacağı yer yoktur. Bu devlet krizi bir an önce çözülmeli. “Mağdur burada” Can Atalay değil Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin liderine ve kurumsal kimliğine saldırı var. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu saldırıyı tüm siyasi parti gruplarıyla birlikte püskürtme yükümlülüğü vardır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Yargıtay’ın dün verdiği kararlara ilişkin değerlendirmede bulunan Günaydın, şunları söyledi:

“MAHKEME 13. CEZA DAİRESİ, YARGI KRİZİNDEN ÇOK DERİN DEVLET KRİZİNİN MERKEZİNDE YER ALIR”

“Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin Can Atalay kararıyla sadece hukuki bir skandala yol açmakla kalmamış, bir yargı krizinden ziyade derin devlet krizinin de tam kalbinde yer almıştır. Kararın açık ve bağlayıcı niteliğine rağmen Anayasa’nın 153. maddesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının yayımlanması ile yasama, yürütme, yargı makamları ve idari makamlar açısından bağlayıcı olduğu yönündeki nihai karara rağmen, Yargıtay Ceza Dairesi üyeleri tarafından karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayacakları kararıyla ve bununla yetinmeyerek Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar.Bu, Türkiye’nin hukuk devletini kaybettiğinin göstergesidir. Uzun zaman önce, hukuk devleti haline geldikten sonra hukuk devleti aynı zamanda devletinin kaybı anlamına da gelir.

Uzun hukuki değerlendirmeler yapmaya gerek yok. Anayasa Mahkemesi kararının hukuki niteliğini içerik itibarıyla hepimiz tartışabiliriz. Ancak Anayasadaki açık karara rağmen, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı niteliğini tartışabilirsek, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmayacağına karar verirse, Anayasa Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulunabilir. Anayasa Mahkemesi üyeleri, bu konuda hukuken tartışılacak bir şey yok. Söylediğimiz gibi bu, hukukun araçsallaştırılmasının, yargının siyasallaştırılmasının en açık, en somut ve en son örneği olarak karşımızda duruyor.

“TBMM BAŞKANI’NIN TUTUMUNDAN NEDENİYLE AĞIR ELEŞTİRİLMESİ AYRI BİR SKANDALDIR”

Türkiye’de milletvekillerine yönelik tutuklama ve tahliyesizlik kararları ilk kez alınmıyor. Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Enis Berberoğlu davasında da benzer olayların yaşandığını hepimiz biliyoruz. O dönemde Meclis Başkanı Mustafa Şentop’tu. Kararın onaylanmasının ardından Mustafa Şentop, tüm itirazlara rağmen bu kararı aceleyle TBMM’ye okudu. Daha sonra Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verince, söz konusu dosyalar davaların görüldüğü ilk derece mahkemesine iade edildi, ilk derece mahkemesi durumu yazılı olarak Meclis Başkanlığına bildirdi ve bu kez, TBMM Genel Kurulu’nda aksi kararlar bir kez daha okundu ve arkadaşlarımız yasama çalışmalarına başladı. Mustafa Şentop’un o anki tutumunun Meclis’in itibarına önemli ölçüde gölge düşürdüğünü ve bunun kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtığını herkes biliyor.

Yargıtay’ın onama kararının ardından bu kez mevcut TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, kararı TBMM’de okumadı ve Anayasa Mahkemesi’nin karar vermesini bekledi. hak ihlali kararı Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin bu konuyla ilgili çok fazla içtihatının olduğunu biliyordu ve bu nedenle Gazi Meclis’i, Anayasa Mahkemesi kararından sonra kararın iki kez okundurulması durumuna düşürmek istemiyordu. Yargıtay’ın bu sayısız üyesi, sadece Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda Sayın Numan Kurtulmuş’u da bu tavrından dolayı eleştiriyor ve ‘Onay kararını ben verdim, nasıl olmasın’ diyorlar. Meclis’te okundu mu?’ Yargıtay üyelerinin kararlarında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını tavrı nedeniyle eleştirme özgürlüğüne sahip olmaları, Türkiye’deki kuvvetler ayrılığı ve güçlerin farklı yerlerde durması açısından ayrı bir skandaldır. denge ve kontrol mekanizması içindedir.

“BUNDAN DAHA DERİN BİR DEVLET KRİZİ OLABİLİR Mİ?”

AKP’nin kurucularından Hayati Yazıcı, ‘Belki analiz yapmak için konuşsanız da konuşmasanız da sorun çıkabilir’ diyor. Asla ve asla yaşanmaması gereken bir olayı yaşıyoruz. Ne yazık. Devleti oluşturan güçler sorunları analiz etmez ve asla sorun yaratmaz. ‘Birbirlerine çelme takamazlar.’ Hayati Yazıcı Yargıtay üyelerine kime anlatıyor? Bu ülkede bir İçişleri Bakanı vardı mesela kentsel dönüşümde, ‘Gece yarısı yıkın, ertesi sabah fark etsinler, mahkemeye versinler’ dedi. Dönemin Adalet Bakanı da ‘Yargının geriden geleceği, yetişemezse işimizi bitireceğimiz anlayışı Türkiye’yi geliştirmez’ demişti. Bu tartışma Abdülhamit Gül’ü koltuğundan etti. Şu anda TBMM’de grup başkan yardımcısı olarak görev yapıyoruz. Abdülhamit Gül, ‘Yüksek yargı makamları arasındaki çatışma görüntüsü, hukukun üstünlüğü ve mülkiyetin temelinde yatan adalet duygusu açısından endişe vericidir. Yargı hakemdir ve sorunları çözer. Yargı hakem vasfını kaybederse analizin değil, sorunların ve çatışmaların kaynağı olur. Her kurumun milletten aldığı yetki ve işlevi hukuk çerçevesinde kullanması esastır. ‘Yargı organlarının, uyuşmazlıkları derinleştirmeden sorunları anayasal sınırlar içerisinde çözmesi milletimizin en normal beklentisidir.’

Aynı AKP’de bu MKYK üyesi, ‘Yargı hiyerarşisinde en yetkili mahkeme Yargıtay’dır’ diyor. Anayasa Mahkemesi yargısal faaliyette bulunamaz. Temel olarak Anayasa Mahkemesi’nin, kanunların anayasaya uygunluğunu resmi olarak denetleme yetkisi dışında herhangi bir yetkisi yoktur.’ Siz bu hükmü okuduğunuzda hukuk fakültesinin ilk yılını bitirmiş bir adam bunu yazamaz. Kayseri Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun olduktan sonra eğitim fakültesine girdi ve ikinci sınıfta oradan ayrıldı. Görüyorsunuz, kendisini hukuk alanında üst düzey bir otorite olarak görüyor. Bir siyasetçinin neden bilmeden hukuktan bahsetmemesi gerektiğine dair bir örnek vermemiz gerekirse şunu verelim. Aslında sarayın tavrını gösteren bir yazı daha. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikası Kurulu Başkan Vekili Mehmet Uçum 4-5 tespit yapıyor. Bir; Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 14. maddesini yok saydığını söylüyor. İki; ‘Anayasa Mahkemesi Anayasaya aykırı kararlar veriyor’ diyor. Anayasa Mahkemesi var, Anayasa Mahkemesinin üstünde de Mehmet Uçum var. Kararları denetlemek ve analiz etmek için hukuk politikası kurulunun başkan yardımcısı olarak orada bulunuyor. Anayasa Mahkemesi kararı yargı aktivizminin bir örneğiydi. Tepki vermeyenlerin ya da yanlış tepki verenlerin Yargıtay kararını okuyup okumadığını bilmiyordu. Son olarak şunları söylüyor: ‘Suç duyurusu konusu gerici bir tutumdur çünkü ulusal yargıya yönelik saldırılar büyük bir birikim oluşturmamaktadır. Bu anlamda kral çıplak demektir.’

Bundan daha derin bir devlet krizi olabilir mi? Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanı, 9 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin çoğunluk kararıyla verdiği ihlal kararını vatandaşlık dışı ilan ediyor ve kendisi hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay üyelerinin tutumunu da haksız buluyor. milli bir tutum ve bu milli olmayan duruma karşı bir tepki. Bu ancak çürümüş bir durumun görüntüsü olabilir. İçindeki çatışmayı gizleyemeyen, önleyemeyen çürümüş bir devletin görüntüsüdür.

“KONU CAN ATALAY BOYUTUNU Aşan BİR SORUNDUR”

Konu Can Atalay’ın sınırlarını aşan bir sorundur. Anayasa Mahkemesi, hak ihlali kararında, sırf Can Atalay’ın siyasi haklarını kullanamaması nedeniyle hak ihlali kararı vermedi, aynı zamanda kişi güvenliğine ilişkin adil yargılanma sorununa da dikkat çekerek ‘kişilik haklarının ihlali’ kararı verdi. güvenlik’. Yargıtay bunu uygulamayarak, hem Can Atalay’a, hem de Seyahat davasına karşı tavır almakla kalmıyor, adeta Anayasa Mahkemesi’ni gayri milli ilan ediyor. Bu tavrın Türkiye’de sürdürülmesi mümkün değil. Yargıtay 1. Liderler Kurulu aracılığıyla derhal soruşturma başlatılmalı ve bu kararı veren Yargıtay üyeleri hakkında gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Normlar hiyerarşisinde en üst mahkeme Anayasa Mahkemesidir. Avukatlar ve akademisyenler Anayasa Mahkemesi kararlarını tartışabiliyor. Ancak bağlayıcılığı konusunda hiçbir şüphe olamaz. ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararları bağlayıcı değildir’ diyerek lehte ve aleyhte karar veren hakimleri ayırıp, bazılarının suçlu ilan edilerek görevden alınmasına, hatta tutuklanmasına kadar varabilecek eylemlerin önünü açmak, yaşananları hatırlatıyor. 17-25 Aralık’tan sonra yaşananlar ve 15 Temmuz’dan sonra yaşananlar.

Rövanş kanunu ile kimsenin ulaşamayacağı bir yer yoktur. Bu devlet krizinin bir an önce çözülmesi gerekiyor. Buradaki mağdur Can Atalay’dan ziyade Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na ve kurumsal kimliğine saldırı var. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu saldırıyı tüm siyasi parti gruplarıyla püskürtme yükümlülüğü vardır.

Bugün saat 14.00’te başlayacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konu tüm yönleriyle tartışılacak. Bugün saat 13.30’da TBMM Başkan Vekili Bekir Bozdağ başkanlığındaki heyet bugünkü gündemi görüşüyor. O toplantıya Küme Başkan Yardımcımız Ali Bakanlık Başarır da katıldı. TBMM Liderimiz Numan Kurtulmuş başkanlığında Danışma Kurulu saat 16.00’da toplanacak. O Danışma Kurulu toplantısına CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katılacak. Dün akşam grup başkanlığından duyurulduğu üzere TBMM’deki CHP’li milletvekillerinin Genel Kurulu boşaltmama hareketi bugünden itibaren başlayacak ve devam edecek. Ancak biz siyasi partiler olarak ayrım yapmadan, hep birlikte gereken katkıyı vermek istiyoruz ki bu durum anayasal sınırlar içerisinde toplumsal bir tepkiye dönüşsün. Bu sadece TİP’in sorunu olamaz, sistem sorunudur. “Bu devlet krizini birlikte çözme yükümlülüğümüz var.”

“MECLİSTEN ÇIKMAMA KARARINI KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİZ”

Günaydın, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Genel Kurul’dan ayrılmama kararının sorulması üzerine Günaydın, ‘Karar verildi, Genel Kurul’da kalacak. Umuyorum ve diliyorum ki Danışma Kurulu tüm parti gruplarını temsilen olumlu bir karar verecek, sonrasında biz de kendi kararımızı gözden geçireceğiz. “Ama günümüz şartlarında Meclis’ten ayrılmama kararımızı kararlılıkla sürdüreceğiz” diye yanıt verdi.

Yargıtay kararının siyasi boyutu sorulduğunda Günaydın, ‘Burada sadece hukuki sınırlar içerisinde bir değerlendirme yapmamız gerekiyor ama bunun bir dayanağının olmadığını hepimiz görüyoruz. CHP’nin içinde farklı düşünen iki kişi olunca dünya çöker. Burada AKP içinde önemli sayılabilecek aktörlerin birbirine taban tabana zıt açıklamalar yaptığını görüyorsunuz. Bu da AKP içinde bu konuda bir fikir birliğinin olmadığını gösteriyor. AKP’de iç çatışma mı var? Öyle görünüyor. MHP ile AKP arasında çatışma mı var? MHP, Anayasa Mahkemesi’ne karşı tavır alıyor ve AKP’yi bu tavrı almaya zorluyor. “Dolayısıyla bu konunun Anayasa Mahkemesi üyeleri ile Yargıtay üyeleri arasındaki hukuki tartışmanın ötesinde siyasi ve ekonomik boyutları vardır” dedi.

KONU TÜRKİYE’NİN HER ZAMAN ARTIRAN YARGI KRİZİ VE ORTAYA ÇIKAN GİZLENEMEYEN DEVLET KRİZİDİR”

‘Muhalefetin yargı krizine karşı sokak eylemi yaptığını görüyoruz. Bu eylemde tüm tarafların ortak hareket etmesi planlanıyor mu? Miting yapılacak mı? Nasıl bir eylem planındasınız?’ Günaydın soruya şu cevabı verdi:

“Bu sorunun siyasi parti sorununa dönüştürülmemesi, toplumun ortak sorunu üzerinden tartışılıp çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu bağlamda siyasi parti kümeleri arasında bir eylem tarzı geliştiriliyor. Bunun ilk sonuçları bu akşam. AKP ve MHP’de de farkındalık var “Ben iyi niyetli yaklaşabilecek siyasilerin olduğuna inanmak istiyorum. Konu Can Atalay’la ilgili değil. Mesele Türkiye’nin giderek ciddileşen yargı krizi ve artık gizlenemeyen devlet krizidir.”

“TÜRKİYE’NİN SAĞLIKLI ÇALIŞAN BİR YARGI SİSTEMİNE DÖNMESİ GEREKLİĞİNİ HER ZAMAN BİRLİKTE GÖRÜYORUZ”

Günaydın son olarak şunları söyledi: “Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nden, Anayasa yargısından rahatsız olanlar var. Anayasa’nın hak ihlali başvurularını ele alan düzenlemesinden rahatsız olanlar var. Halen de rahatsızlar. Anayasa Mahkemesi’nde AKP ve MHP ile tam uyumlu olmayan üyelerin varlığı.” İnsan grupları var. Anayasa Mahkemesi dün bir karar verdi. Sansür yasasına ilişkin iptal talebimizi reddetti. Anayasa Mahkemesinin hukuk çerçevesinde kusursuz kararlar verdiğini düşünmüyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı konusunda hiçbir tereddütümüz yok. Bir zamanlar yargıda etkili olan ve tasfiye edilen cemaatin yerine başka bir cemaatin hakim olduğu, MHP grubunda Yargıtay’ın cemaat ve MHP grubundan daha etkili olduğu yönünde çok sayıda içeriden bilgi var. Bu iki grup arasında kesin bir çatışma ortamı oluştu. Türkiye’nin bir an önce sağlıklı yargı sistemine dönmesi gerekiyor. “Hepsini bir arada görüyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu